4 Ocak 2014 Cumartesi

KAYIP GÜL 2


KAYIP GÜL 2

Yazarı: Serdar Özkan

Yayınevi: Artemis Yayınları

Basım Yılı: 1. Basım - Aralık 2011

Sayfa Sayısı: 274


"Seni hiç sevmedim süt oğlan. Babanı da sevmezdim."

Süt Kardeşler


Kayıp Gül 2'yi hiç sevmedim. 1'i de sevmezdim.

İlk kitap hakkında yazdıklarım için şuraya bakabilirsiniz: 


Ağzına mıçmışım kitabın çok affedersiniz. 


Gene aynı şeyi yapacağım. Fena gömeceğim.

Öncelikli kızgınlığım bu kitabın "Simyacı" gibi, "Küçük Prens" gibi "Martı" gibi kitaplarla kıyaslanması ki adı geçen bu kitaplar için bu kıyaslama adeta bir hakaret niteliğinde.

Hele hele kitabın başında, genelde Amerika menşeli çok satan kitaplarda kullanılan reklam övgüleri var ki...

"Türklerin Küçük Prens'i tüm dünyayı büyülüyor."

"Onun ismi şimdiden Pauolo Coelho, Richard Bach ve hatta Saint-Exupery ile birlikte anılıyor."

Vay bana vaylar bana.

Bu kitap için bu övgülerin fevkalade gereksiz olması, bende başbakanın konuşmalarını dinlerkenki ruh halini yaşatıyor. İnsanların gözlerinin içine baka baka, bas bas bağırarak yalan söylendiğini görmek, nasıl anlatayım ey ahali, midemi dev bulandırıyor. Çok öfkelenip televizyonu kapatıyorum. Ama kitabı kapatamıyorum pek. Ne kadar tiksinsem de sonuna kadar okuyorum. Merak ediyorum. Gerçekten sonuna kadar istikrarlı bir şekilde iğrenç mi, yoksa arada sürprizler var mı?

Sürpriz yok. Sonuna kadar düz, sonuna kadar sıradan, sonuna kadar yavan.

Ayy bak hala sinirim geçmedi. 

Dur, neydi, hah, Bay Hoşgörü, Bayan Sabır, Bay Bok, Bayan Çiş gelsin de azıcık kendimi bulayım.

Ahaha.

Kitapta böyle karakterler var.

Tamam, sakinim, toparlıyorum.

Diana diye bir kızımız var. Bu kızcağız çok bencil, çok kibirli falan.

(Bu arada kızın adı niye Diana, karakterlerde niye Bay X, Bayan Y gibi Amerikan hitapları var, bilmiyorum. Yazar Türk, reklamı "bir sürü dile çevrilen Türk romanı", ama baktığınızda üçüncü sınıf Amerikan filmi havası kullanılmış. Olabilir tabi, yazar Türk ise ille de Türklerden bahsedecek diye bir kural yok elbette, sadece bunun ne kadar sakil kullanıldığını anlatmak istiyorum.)

Diana'nın öğretmeni bir gezi ayarlıyor. Pembe yunusları görmece gezisi. Diana bunu aşırı çok istiyor. Sabah annesiyle çıkıyorlar yola. Servise yetişmeleri lazım. Yolda karşıdan karşıya geçmeye çalışan bir kaplumbağa görüyor. Hayvancağızın yolda ezilmesi tehlikesi var. Hayvana yardım etsek mi, etmesek mi bir tereddüt yaşıyor ama sonuçta Diana bencil ve kibirli bir insan olduğu için yoluna devam ediyor.

Fakat sonra pişman oluyor. Geri dönüyor. Kaplumbağayı orada bulamıyor ama.

Ay anlatırken tiksindim. Bağlayıp azıcık daha sövmek istiyorum.

Çok istediği pembe yunusları görmek yerine kalbinin sesini dinleyip ezilme tehlikesi bulunan kaplumbağayı seçtiği için kendine kızıyor. "Bundan sonra kalbimin sesini dinlemeyeceğim." 

Ondan sonra buna el değiyor.

Melek Çocuk ile karşılaşıyor. Melek Çocuk buna diyor ki:

- Senin bir ikizin var. Adı Mary. Ama ikizini bir canavar kaçırdı. B.E.N canavarı. Onu sadece sen kurtarabilirsin.

Başta inanmıyor, yok mok, olur mu öyle şey, derken yolculuk başlıyor.

"Kalbinizin içinde mucizevi bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız? "

Ben yolu şaşırdım sanırım, midemin içinde bir yolculuğa çıktım. Ayy,çekilin önümden şuraya bir kusayım.

Aslında bu konuları küçümsemiyorum. Mesela süperkulade bir kitap okudum bu konularla bağlantılı: Yolculuk - Brandon Bays. Bu tip duygusal yolculuklar için bunu okuyun mesela. Bu ikisini bir okuyun ve farkı görün Allah aşkına.

Nerede kalmıştım,

Hah işte Diana kalbine doğru bir yolculuğa çıkıyor. Orada çeşitli ölümsüzlerle tanışıyor. Bay Dürüst, Bay Cömertlik,Bayan Düş, Bay Affetmek, Bay Hata Görmeyen, Bay Gülümseme, Bay Sadakat, Bay Hedef, Bay Disiplin, Bay Macera, Bay Niyet, Bay Samimiyet, Bay Ceza, Bay Masumiyet...

Sonra da aptala anlatır gibi bunları konuşturuyor işte yazar.

Konuşma dilleri de bir tuhaf. Tiyatrovari. Hani roman okurken insan film izliyormuş gibi olur ya. Ben bunu okurken tiyatro izliyormuşum gibi oldu. Oyuncular bembeyaz kostümler giymişler. Hepsinin boyunlarında isimlerinin yazılı olduğu dev kolyeler var. Sırası gelen çıkıyor sahneye, kendisini tanıtıyor:

"Ben Bay Pişmalık Duymayan. Bir kimse ne kadar az 'keşke' derse o kadar mutludur, bunu öğrendiğimden beri ağzımdan sadece bir kez 'keşke' çıktı, o da 'Keşke hiç keşke demeseydim' demiştim, o zaman."

"Benim adım Bay Hoşgörü. Hiç kimseyi yargılamam. Çünkü bilirim ki çoğu zaman, yargılayan, yargılanmayı en çok hak edendir aslında."

Cümlelere baktığınızda da kitap sanki çeviri gibi. Aslı İngilizceymiş de Türkçeye çevrilmiş, üstelik de kötü bir elde çevrilmiş gibi soğuk, bozuk cümleler.


Ve işe yaramaz bir kitap.

Kitaplar için bu ifadeyi kullanmayı pek sevmiyorum ama bu kitap hakikaten "gereksiz."
Gereksiz olduğunu, aslında daha okurken, hatta daha okumaya bile başlamadan biliyordum da işte "merak"

Çok satıyor, çok okunuyor tırıvırısı için de şunlar var:

Bir Bestseller Nasıl Yoktan Var Edilir: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12887668.asp

Kayıp Gül'ün Kayıpları: http://www.haber5.com/kultursanat/kayip-gulun-kayiplari 

8 yorum:

  1. Özellikle bu kitabı sana vermiştim çünkü ben daha önceden içimdeki kişilerin 3-4 tane olduğunu düşünürken bu kitap ile aslında ne kadar çok kişi olduğunu fark ettim. Bu açıdan kitap birazda bana siyah süt kitabını hatırlatıyor. Aslında 3.sü çıktı merak etmiyor değilim belki sen okur tavsiye edersin diye düşünmüştüm ama pek niyetin yok sanırım 2 den sonra :D

    YanıtlaSil
  2. 3.sünü de okurum biliyor musun? Mazoşist miyim neyim, zevk mi alıyorum kendimi sıkmaktan anlamadım.

    Kitabın anlatmak istediğini anlıyorum ve de doğru da buluyorum. Ama bunu son derece basit, yalın, sıradan bir hikayeyle anlatıp Simyacı ile, Küçük Prens ile kıyaslanmasına kızıyorum.

    YanıtlaSil
  3. Yazardan hiç okumadım. Okumayı da şimdilik düşünmüyordum ki yazınızdan sonra ise artık hiç okumam sanıyorum :))
    Bu arada yeni dünya evine girdiğiniz için sizi tebrik etmek istiyorum. Ne derler büyüklerimiz. Allah sizi bir yastıkta kocatsın.
    Yazmaya ara vermiştiniz. Tekrardan yazmaya başlamanıza memnun oldum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dünya evine girdim de çıktım bile.:) Neyse, kısmet diyelim.

      Bu yazarın okuduğum iki kitabı da bana çok basit, çok çocukça geldi. Herkese öyle gelmeyebilir ama. O yüzden kitabın okunmama sebebi olmak çok büyük bir vebal aslında. Şöyle söyleyeyim, bu kitabı okuyacağınız kitaplar listesinin en sonuna koyun. Hep de en sonunda kalsın ama. Bayağa bir, şöyle bir ömrünüzün sonuna kadar falan hep listenin en sonunda kalsın.

      Böylece direkt "okumayın" demenin ağır vebali üstümden kalkmış olsun.

      İşte bunlar hep kelime oyunu.

      Sil
    2. Nasıl çıkıtınız yani? Anlayamadım? Ya da ilk aklıma gelen için doğru mu anlamışım demek oluyor?
      Yazar hakkında ne demek istediğinizi anladım ama. Çok haklısınız. Sizin beğenmediğinizi ben çok beğenebilirim ama nedense bu yazarın kalemini sevemeyecekmişim gibi bir ön yargı içerisindeyim. Bakalım, belki bir gün okurum. O vakit daha doğru düşünürüm.

      Sil
    3. Zannediyorum ilk aklınıza gelen şey doğru. Evet, boşandım.

      Kayıp Gül'de yazarın ele aldığı konularla ilgili çok daha doyurucu, çok daha ufuk açıcı kitaplar var. Mesela daha taze bitti, sıcak sıcak: YOLCULUK: http://birazkitap.blogspot.com/2014/01/yolculuk.html

      Sanıyorum "kişisel gelişim" diye özetleyebileceğimiz bu alan, romana vurulunca inandırıcılığını yitiriyor. Mesela TANRI DAİMA TEBDİL-İ KIYAFET GİYER var
      http://birazkitap.blogspot.com/2013/02/tanri-daima-tebdil-i-kiyafet-gezer.html
      Ehhh, gideri vardı bunun.

      Ama genel olarak bu kitapların ele aldığı konuların roman olarak sunulması bana biraz sakil gözüküyor. Daha gerçek, daha yaşanmış şekilde sunulanlarını seviyorum.

      Sil
    4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    5. Yeğenim de geçen ay boşanmıştı. Ona ve ablama söylediğimi size de söylemeyi isterim ama siz zaten bunları çok duymuşsunuzdur. Hakikat bu ama... "Çocuk olup ömür boyu size bağ olacak bir durumunuz yok. En önemlisi o da sende sağlıklısınız" Sizin de çocuk olmamalı değil mi?. Bu nedenle herkesin başına gelebilecek doal bir olayı yaşamışsınız. Bundan sonrası için ruh ikizinizi bulmanızı diliyorum.

      Kişisel gelişim kitaplarıyla aram hiç iyi değil. Onları bir türlü keyifle okuyamıyorum Bu konuda sizinle aynı görüşü paylaşıyorum.

      Sil